10 Aralık 2013 Salı

40. Hafta ve süpriz :)

40 hafta kontrolünden sonra eve şöyle bişeyle döndüm


Şimdilik bi selam verip kaçıyoruz doğum hikayesini sonra yazıcam

6 Aralık 2013 Cuma

39. Hafta biterken


Eveeeet yolun sonuna geldik. Aslında duygularımın en yoğun olduğu zamanlardayım ama daha öncede dediğim gibi bilgisayarım bozuk olduğundan bunu tam olarak aktaramıyorum.
En son kontrolde, doktorum 40 hafta kontrolüne kadar doğmazsa ihtimalleri riskleri ve ne yapmamız gerektiğini konuşacağız dedi.
Yarından sonra 40 hafta kontrolüme gideceğim. Yiğit'in gelmeye niyeti yok. Umarım yarın akşam doğurmaya giderim de bu stresten kurtulurum :) 
Hamileliğin en zor dönemi sanırım son haftaymış. Feci bir kaburga ve sırt ağrısı çekiyorum :( 
Her dönemi ayrı zor ama bu dönem fiziksel olarak çok ağırlaştım. Artık adım atmak bile çok zor. 
Uyku problemim yoktu (ilk günler hariç) ama şimdi uyumak ve uyanmak problem...
Sona yaklaştığımız her halinden belli

26 Kasım 2013 Salı

39. Hafta yiğit'e mektup

Yiğit oğlum 
Hayatta hiçbirşeyi senin kadar istemedim. Benimle olduğunu öğrendiğim ilk günden beri, diğer herşey 2. Plandaydı artık, sen vardın. 
Kolay mı geçti 9 ay ? Hiç değil ! İlk 4 ayda 8 kilo kaybettim, tsh değerim düşük çıktı ve 3 ay boyunca 15 günde bir kan verdim, 2'li test 4'lü testlerin sonuçlarını öğrenmeden önceki gece uyku uyuyamadım... Tam artık herşey yolunda derken, 5. Ayda erken doğum riski çıktı ortaya, 6. Ayda raporla mecburi izine ayrıldım, son 4 ay, günde toplamda 8 tane ilaçla senin erken gelmeni engelledik. Yorulmam, yürümem yasaktı. Son aya kadar sağ salim gelmeyi başardık beraber. 
Hissediyorum sen çok güçlü bir bebeksin ! Adını bu yüzden yiğit koyduk. Seni daha görmeden çok sevdik.
Şimdi yolun sonundayız artık. Kavuşmaya çok az kaldı, duygularım çok karışık, seni göreceğim ilk anı düşündükçe gözlerim doluyor. Kokunu çok merak ediyorum, ellerini, ayaklarını, minicik parmaklarını... Sesini merak ediyorum, ağlarken yüzünün alacağı ifadeyi, içimde bambaşka bir sevgi var şimdiden, belkide sevgi değil tutku, aşk... 
Seni görünce alacağı boyutu merak ediyorum...
Yaşanan tüm sıkıntılara rağmen bir gün bile 'off' dedirtmeyen varlığını sabırsızlıkla ve özlemle yanımızda göğsümüzde hissedeceğimiz günü bekliyoruz...
Bana kendimden önce seni düşünebilme yetisini kazandırdın... Hayatımı, canımı ve elimde olan herşeyi senin için feda edebileceğimi öğrettin...
Kendime iyi bakmanın artık başka bir amacı olduğunu anladım...
Hepsi için sonsuz teşekkür ederim...
Allah'ıma sonsuz şükürler olsun, geriye tek bir şey kaldı, sana sağlıkla kavuşabilmek... 
Ondan sonra hayatının geri kalanında, son nefesimi verene kadar senin gönüllü koruyucunum
Seni seviyoruz oğlum. Hiçbir şeyi sevmediğimiz kadar...

18 Kasım 2013 Pazartesi

Selam 38. Hafta :)

Ve evet ben hala doğurmadım :) malesef bilgisayarım bozulduğu için, son birkaç haftayı bloga yazamadım. Şuanda telefondan ilk postumu yazmaktayım.

Bu arada olup biten bir değişiklik yok aslında, tek değişen sürekli büyüyen göbeğim :) bu hafta biraz daha yoğun olacak, artık son hazırlıkları bitiriyoruz.
Doktorumuz bu haftaya kadar doğurmamış olmamı şaşkınlıkla karşılıyor, ama ben demiştim bu bebeği 40 hafadan önce doğurmayacağım diye :)

Şimdilik durum böyle, eğer bir sonraki yazıya kadar doğurmazsam bir bilgisayar bulup adam gibi yazmayı düşünüyorum. Şimdilik hoşçakalıııın :) 

4 Kasım 2013 Pazartesi

hastane çantamda ne var ?

biliyorsunuz malum durumlardan ötürü biz hastane çantamızı biraz erken hazırladık, internetten, benimle aynı hastanede doğum yapmış olan bir arkadaşımdan ve aile çevresinden edindiğim bilgiler doğrultusunda kendimce bir çanta oluşturdum... şimdi bu çantayı 2 ye ayırarak anlatacağım

anne için


-bir adet pijama takımı
-2 adet gecelik
-1 adet emzirme atleti
-2 çift kalın çorap
-bir çift terlik
-bir adet kalın sabahlık
-bir paket tek kullanımlık lohusa çamaşırı
-avent göğüs kalkanı
-lohusa tacı
-göğüs kremi
-tarak, makyaj malzemesi vs
- el yüz havlusu
-hijyenik ped




bebek için



- 3 takım tulum

-2 penye battaniye
-1 kalın battaniye
-fazladan sapka ve eldiven
- 2 çift çorap
- yüz örtüsü
-ağız bezi
-yüz örtüsü
-ıslak mendil (yenidoğan için)
-avent soothie emzik
-emzik kabı
-dr. brown biberon
-pişik kremi



bunun dışında bebek bezi, göğüs pompası gibi şeyleri hastanemiz verdiği için çantada yer kaplamaması açısından almadım... biberon konusunda katı değilim, ihtiyaç halinde kullanmak için çantama koydum. emzirme sütyeni yerine atleti aldım, çünkü bizim gibi kış anneleri sütyenin üzerine atlet giyse bile emzirirken yukarı kaldırmak zorunda olduğu için üşütebiliyormuş, bu sebeple tavsiyelere uyarak emzirme atleti aldım... çantama sadece 1 tane koydum. hastane de umarım çok uzun süre kalmayız daha fazlasına ihtiyaç olmaz :)
tek kullanımlık lohusa külodu alsam dahi, çantama birkaç tane de pamuklu anane donu koymam gerekiyormuş :) şuan tek eksiğimiz o gibi görünüyor...

bu arada hastaneden çıkarken giyebilmek açısından yanıma rahat bir eşofman takımı almakta fayda var diye düşünüyorum...


1 Kasım 2013 Cuma

35. hafta... korkuyorum reiz :/

geçen cumartesi kontroldeydik... önce tartıya çıktım ve gözlerim yuvalarından fırladı... doktorum "sineeem naaptın sen" diye tepki de verince, nutella ile acı bir şekilde vedalaştık... 20 günde 4,5 kilo almışım maşallah :(

sonra ultrasonda bebeğin başının çook aşağıda olduğunu ve bir süpriz yapacağını öğrendim... offf poooofff.... "bu haftaya kadar dayandın 2 hafta daha dikkatli olalım sıkalım dişimizi" dedi doktorumuz... ben öyle rahatım ki... "2 hafta daha doğurmam ben ya" diye cevap versem de.. eve geldikten sonra beni aldı mı bir panik...

ya doğurursam ? ya hazırlıksız yakalanırsam ? annemi aramalıyım, eksikler acilen tamamlanmalı, ayyy daha kaşlarımı bile aldırmadım :) vs vs vs anlamlı anlamsız bir sürü şeyi aynı anda düşünebildiğiniz nadir anlardan biri sanırım :)

ama kaş konusu mühim :D

onun dışında o hafta aniden ortaya çıkan çarpıntılar yüzünden bir de ritm holter takılmasını istedi doktorumuz...

bu gün holterimiz takıldı yarın çıkacak... ve sanırım onun sonucuna göre doğumun şekline karar verilecek :/ şuan evin içinde canlı bomba gibi geziyorum :D

doğumdan korkacak kadar düşünecek zamanım olmamıştı sanırım :( son 1 haftadır geceleri garip kabuslar görüyorum, ve ciddi ciddi düşünmeye başladım... nasıl olacak ? yapabilecek miyim ? normal doğumu çok istiyorum ama ya sezeryan derse ?

işte bu haftaya bu soru işaretleriyle başladık... bundan sonraki kontrollerimiz artık her hafta cumartesi... umarım önümüzdeki cumartesi kontrolde sorunsuz bir şekilde geçer ve yiğit bize süpriz yapmaz :)



klasik "kontrole giderken" fotosu 35. haftalık minik göbek :)


sinem the canlı bomba :S


not : yazıyı biraz gecikmeli yayınladım. kahrolsun tembellik :) holter'im çoktaaan çıktı, haftalık kontrolümüz yarın :)

22 Ekim 2013 Salı

31,32, 33, 34. haftalar

34. haftamıza dün girdik :)

uzun zamandır yazmıyorum farkındayım. ama bebek hazırlıkları yoğunlaşınca yazmaya pek zaman kalmadı :) herhangi bir sorun ve değişiklikte olmayınca. her şey yolunda ve sıkıntısız çok şükür...

en başından başlamak gerekirse bu süre zarfında çooook dinlendim çoook dikkat ettim dersem kocaman bir yalan olur... sadece ilaçlarımı düzenli kullandım... erken doğum engelleyici ilacı hala kullanıyorum.. doktorum beni bu haftalara onun getirdiğini söylüyor :) "25. haftada elinde raporlarınla neredeyse ağlayacak gibi geldiğin o kritik zamanlardan bu zamana seni o ilaçlar getirdi" diyor... bu yüzden en azından birkaç hafta daha dişimi sıkıp 36. haftaya kadar kullanmamı söylüyor... bende ona inanıyor ve devam ediyorum...

bu süre zarfında yiğit'in eksikleri büyük ölçüde tamamlandı.. şuan tek eksiğimiz odamız. onun da siparişi verildi kasım 15 gibi gelecekmiş... ama tabi daha bir duvar kağıdı, halı ve perde gerçeği var... artık rüyalarımda bile duvar kağıdı görüyorum... oda seçiminden daha zor bir şey varsa o da duvar kağıdı seçimi :/

bu haftalarda fiziksel olarak beni en zorlayan büyüyen göbeğimin dışında, reflü illeti oldu :( evet son kontrolde doktora şikayetlerimi anlattığımda reflü olabileceğini söyledi... bu vesileyle ilaç koleksiyonuma bir de rennie eklenmiş oldu...

ah bir de kaburga ağrıları :/ kaburgalarımın başına bir şey gelmiş midir diye ciddi ciddi düşündüğüm zamanlar oluyor :)

karnım hala devasa boyutlara ulaşmadı...beni gören 6 aylık falan hamile olduğumu düşünüyor :)

geçen gün hastane asansöründe ameliyattan çıkan bir orta yaşlı doktorla karşılaştım. dönüp bana kaç haftalık hamile olduğumu sorduktan sonra "siz ne güzel bir hamilesiniz" dedi :) çok mutlu oldum. üstelik kendisi de kadın doğum doktoruymuş. başka bir hastaneden hastasının isteği üzerine bizim hastaneye doğum için gelmiş :) böyle şeyler duymak tabi ki moral oluyor...

ama bazen düşünmüyor değilim. bu kadar küçük göbek umarım oğlumun da küçük olacağı anlamına gelmiyordur :) doktorumuz haftasından önde dese de normal doğum açısından haftasında gitmesi işime gelir :)

şimdilik her şey normal doğumu gösteriyor, son anda bir aksilik çıkmazsa tabi...

hastane çantam 1 aydır hazır... çoğu hamilenin aksine, hamilelik bana çok kısa geldi... belkide ilk 5 ay mide bulantılarından, 5 aydan sonra erken doğum riskine çok yoğunlaşmaktan nasıl geçti anlamadım... daha hamileliğin tadını çıkaramadım bile :)

normal şartlarda son 6 haftamız... bir yandan da böyle düşününce korkmuyor değilim... neyle karşılaşacağım, nasıl olacak, bunlar hep muamma...

son zamanlarda gereksiz bir stres ve asabiyet var üzerimde... çoğu zaman basit şeylerden, çoğu zaman da sebepsiz... sanırım biraz da sona doğru yaklaşmanın gerginliği...

Hamileliğin en keyifli yanlarından biri ig de aynı dönemlerde hamile olduğumuz arkadaşlarla paylaşımlarımız oldu. En büyük desteği de en faydalı bilgileri de onlardan öğrendim. 

Hazırlık aşamasında neyi nereden bulacağınızı bilemediğiniz durumlarda hızır gibi yetiştiler imdadıma. Buradan hepsine çoook kocaman teşekkürler. 

Şimdilik bizden bu kadar. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere :)




34. hafta



33. hafta ilk nst miz...normalde 36 haftada oluyormuş. fakat benim durumumdan dolayı biraz erken aldı doktorumuz... ama sonuç gayet iyiydi :)


31. Hafta


30. Hafta

25 Eylül 2013 Çarşamba

30 hafta... ve

riskler devam ederken 30 haftalık oldu bile oğlum :)

nedense 3 ile başlayan 2 basamaklılara geçince içim bi rahatladı, sanki 20 li haftalarda doğsa risk daha yüksekmiş gibi geliyor korkuyordum... tabi şu durumda hala çok erken, en az bi 6 hafta daha dayanması lazım miniğin...

sürekli evde olduğumdan paylaşacak çok birşey kalmıyor ama, geçen hafta sonu maskoya ufacık bi tur düzenlediğimizi de saklayamam :) oğluma oda baktık. aman allahım korktuğum başıma geldi. hiç özgün birşey yok ! heryerde beyaz klasik bebek odaları, hele ki bazıları için durum içler acısı, fakat yine de masko bunun için biçilmiş kaftan... dünya kadar bebek mağazası bir arada bu sebeple duvar kağıdından halısına uyku setinden lambasına kadar herşeyi bir arada bulabiliyorsunuz...

gezdiğim onca bebek odası içinden en beğendiğim krem rengi sade ve gerçek ağaç olan aşağıdaki modeldi



bu dolabın 3 kapılı olanını istiyorum tabi... henüz kesin olmasa da... beşiği çekmedim çünkü benim istediğim gibi değildi, ben karar verdiğim takdirde dolaplı büyüyen beşik değil de sedir beşik yapılacak...

bir de bebek çantası hadisesi var. illa bebek çantası gerekiyorsa ben, normal bir sırt çantası almayı tercih ederim... bebek çantaları hem facia görüntüde hem de kol çantası olması bana çok kullanışlı olmadığı hissi veriyor... henüz gönlüme göre bir sırt çantası bulamasamda netten bikaç model baktım



burada çantanın çok cepli olması en önemli püf noktası sanırım :)

ufak tefek alışverişlerimiz oluyor... kıyafet harici şeyler. 

yiğit'in artık o kadar çok kıyafeti oldu ki. birazını da o doğduktan sonra gelişimine göre almak için kendimi frenliyorum artık... bir de anane ve babanenin aldıkları var. onları görmedik henüz :)

ekim ayı ile beraber oda, araba, beşik vs gibi büyük şeylere start vericez... :)

sürekli evde olmak sıkıcı, arada çok bunalmamak için ufak ufak gezintiler yapıyorum... çok uzun süre ayakta kalmadan tabi, zaten kalamıyorum da... şaka maka 30 haftayı gördük... bundan sonrasını da sağlıkla tamamlamak tek istediğim... sonraki kontrolümüz 4 ekim de ve her geçen gün heyecan yükseliyor :)

yine fikirleriniz benim için çok önemli, oda ve çanta konusunda tavsiyelere açığım :)

şimdilik hoşçakalın :)



13 Eylül 2013 Cuma

28+4 bu göbek benim mi ?



manyak bir anne olma yolunda emin adımlarla ilerliyorum... anlatacağım...


ama önce şu erken doğum olayını bi açıklığa kavuşturalım :)

sondan bir önceki kontrolde işler pek yolunda gitmediği için doktorumuz artık beni sallamaksızın 10 günlük raporu elime tutuşturdu, 

-peki 10 gün sonra çalışacak mıyım ? soruma da şiddetle "hayır" cevabını verdi.. her 10 günde bir rapor alacakmışım, 2 defa... daha sonra heyet raporu ile doğum iznine mecburi erken çıkış yapacakmışım falan filan...

servikste kısalma devam etmiş hatta neredeyse sınıra dayanmıştı bu sebeple artık yatmamın ve doğuma kadar istirahat etmemin en mantıklısı olduğunu söyledi... o günden itibaren geçtiğimiz pzts gününe kadar annem'in evinde yatmaktaydım... çünkü yemek yapmam bile yasaktı, sağolsun anneciğim, bitaneciğim bir bebek gibi baktı bana... ve pzts günkü kontrolde durumun daha kötüye gitmediğini gördük çok şükür... fakat rapora ve istirahate devam....

bu hafta evimdeydim erbil izinliydi çünkü, bakıcılık görevi ondaydı :) bu hafta evde olduğum için hiç yatmadım bunun vicdan azabını yaşıyorum evet :( umarım herşey hala yolundadır...

bunun dışında yiğit'in durumu gayet iyi :) gelişimi 1 hafta önde dedi doktorumuz. bu çok sevindirici, çünkü olası bir erken doğum durumunda (allah korusun) o bir hafta çoook iş görecek...

normalde doğum tarihimiz 2 aralıktı ama şu duruma göre 24 kasım gibi de olabilirmiş... tabi daha erken gelmeyi istemezse...

hayalimdeki gibi bir gebelik geçirmiyorum evet. ama yiğit'in sağlıklı olması herşeye bedel. ilk 2 hafta sürekli yatmanın verdiği sıkıntılar da oldu... bel ve sırt ağrıları. bağırsak faaliyetinin yavaşlamasından kaynaklı karın ağrıları vs vs gibi...sonra alıştım...

artık göbek kocaman bir top gibi :) eğilemiyorum.tek başıma oturduğum yerden bile kalkamıyorum... sürekli yiğit'in hareketlerini izliyorum ve kollarımla göbeğimi sarıp, sanki onu kucaklıyormuşum gibi hislere kapılıyorum... manyaklaştım evet...

4 boyutlu ultrason fotolarına bakıp bakıp aşka geliyorum... allah'ım ne büyüksün ! sana sonsuz şükürler olsun ! 

yiğit'in odası ekimde alınacak ve malesef hayalimdeki gibi sarı bir oda olmayacak ! çünkü mobilyacıları gezip seçme şansım yok artık... malesef beyaz bir oda olacak gibi görünüyor, çünkü piyasadakiler hep beyaz... olsun o sağlıklı olsun tek isteğim bu...

bir sonraki kontrol 5 ekimde... ve biz o zaman 30 haftalık olacağız inşallah.... 

bu arada yiğit için ayaklarını sıcak tutacak sevimli bot ve patikler arıyorum. ama bir türlü bulamıyorum... gören duyan bilen varsa bana da söyleyin olur mu ?



27 Ağustos 2013 Salı

26 hafta şeker yükleme denen hadise

hala doğurmadım ! 


ve kararlıyım en az 36. haftaya kadar doğurmayacağım :)

riskler, ilaçlar, hurafeler bende bi takım depresif belirtilere hasıl oldu... tam da hamileliğin en rahat dönemine girmişken, artık herhangi bir mide bulantısı ve iştah problemim kalmamışken, her akşam eve gidince neler yapsam diye düşünmeye başlamışken, doktorun beni sürekli yatar pozisyona mahkum edecek tavsiyeleri evin ortasına bomba gibi düştü...

yine evde hiçbirşey yapılamayan günlere geri döndük... ve bu durum en çok moralimi bozan şey... haftasonu evde yatmaktan bunalıp instagrama sardığım doğrudur... hem evde olup hem de evle hiç ilgilenememek can sıkıcı.

cumartesi günü şeker yükleme testimizi yaptırdık, ve eski doktora bir daha görünmeme kararı aldık... yeni doktorumla randevum dündü şekerde bir sorun yok....

şeker testine gelince... müthiş zordu ! ama neden ? 
sabah aç karına hala arada yoklayan mide bulantılarım var, ama birşeyler atıştırana kadar, daha fazlası değil. 

randevumuz sabah 8:30 daydı. sabah kalktık hastaneye gittik kaydımızı yaptırdık, labaratuarda sıramızı bekliyoruz, sabahın o saatinde gayet sakin hastane... beni içeri kan alma odasına aldılar, önce parmağımdan, yüklemeden önce biraz kan alındı, sonra içeriden elinde iki bardak şekerli suyla kan alan arkadaş geldi

-şimdi bu bardaktaki suları ara vermeden hızlıca içmen gerek dedi...

bardağı aldım tek nefeste kafaya diktim, hemen arkasından diğerini... sonra kızın yüzüne bakıp "başka yok mu ? " diye sordum :)

ohh ! aç karına bana bir iyi geldi o sular, ne açlık kaldı ne düşük tansiyon, bir anda gözlerim açıldı :) 

bana 75 mg lık şeker yüklemesi yapıldı, doktorumuzun isteği doğrultusunda. çünkü artık tüm dünyada kabul edilen ölçü 75 mg mış... ölçü çoğalınca bekleme süresi de uzun oluyor haliyle, tam 3 saat hastane labaratuarının bekleme odasında, önce yarım saat arayla 2 kez, daha sonra saat başı kan alınıp ölçüm yapıldı...

o 3 saat en zor kısmıydı sanırım... labaratuara gülerek giren bebeklerin kan alındığı andan itibaren çığlığı basmaları ve benim her bebekle birlikte ağlamam tam bir dramdı :(

hep bu hormonlar

anne olunca bu tarz durumlarda asla dayanamayacağımı bir kez daha anlamış olduk :)

bunun dışında şekerli su içmenin nesi kötü allah aşkına ! abartan arkadaşlara buradan selam olsun !

benim gibi şeker ve tatlı sevmeyen bir insanı bile hiç ama hiç etkilemediyse, eminim kimseyi etkilemeyecektir... 

buradan felaket tellalı arkadaşlara sesleniyorum... basit bir şekerli su içme olayını bile abartıp, anne adaylarının gözünü korkutmak nasıl bir haz veriyor bilmem ama enerjinizi doğuma, sezeryana falan saklayın, o daha gerçekçi :)
Bu arada doktor neler dedi, bundan sonra bizi neler bekliyor bir sonraki yazıda

23 Ağustos 2013 Cuma

bebek arabası sorunsalı

25. haftanın sonuna yaklaştığım şu günlerde geriye dönüp bakınca zamanın çok çabuk geçtiğini düşünüyorum ve beni bir panik sarıyor :S geriye kalan zaman azaldıkça hiçbirşeyi yetiştiremeyecekmişim gibi geliyor...

hayatım boyunca işini son dakikaya bırakan biri olmadım. bu başak burcu olmanın bir özelliği heralde, çünkü tam aksine annem dünyanın en rahat kadınıdır :) hiçbirşey için panik yapmaz, acele etmez. ama ben ! sürekli arkamdan birileri kovalıyor gibi hareket ederim, aşırı tez canlıyım, hiçbir işimi başkasına yaptıramam, yavaş hareket eden insanlara tahammül edemem :D doğurmakta bile acele ettim heralde ki erken doğum riskim çıktı ortaya :)... işte eşimle en fazla zıtlaştığımız konu bu....

mesela en basit örnekle sabah alarm çaldığında eşim kalkar hazırlanmaya başlar, ben ondan yaklaşık bir 5 dk sonra kalkmama rağmen, tuvalete girer, yüzümü yıkar, üstümü giyer, çantamı toparlar kapıya çıkar elimde anahtarlarla onun çıkmasını beklerim :)

herneyse 

iş bebek alışverişi olunca çok acele etmek istemedim. kullanmayacağım bir şeyi alıp boşa masraf etmek ve gereksiz yer kaplaması isteyeceğim son şey olur... benimde zevkle takip ettiğim anne bebek blogları var, onlar sayesinde çok şey öğrendim...

alışverişin en önemli kalemlerinden biri olan, bebek arabası en zor karar verdiğimiz şey oldu sanırım...sürekli karar değiştirdik durduk ama sonunda bulduk.

hangilerini denediğimize gelince;

ilk favorimiz concord neo

bir çok model arasında gözüme en hoş gelen ilk etapta concord'du, hem tekstili hem de bebek için sağladığı konfor beni cezbetmişti, diğer bir çok model bu kadar konforlu görünmüyordu, hemde kumaşı diğerleri gibi naylonumsu değildi. fakat bir dezavantajı vardı, dışarıda gördüğümüz concordlar bir süre sonra çok eskimiş ve yıpranmış görünüyordu, ayrıca fazlasıyla sallanıyordu (ki aslında bu arabanın süspansiyonlu olmasından kaynaklı iyi bir özellikmiş) bu sebeple onu eledik




ikinci stokke xplory

bu arabada beni kalbimden vuran tek özellik yüksek oluşuydu, çünkü ben uzun boylu bir anne adayıyım, stokke bu açıdan benim gayet rahat kullanabileceğim bir arabaydı, tekstili değişebiliyordu... fakat forumlardan anladığım kadarıyla aşırı hantal ve yer kaplayan bir arabaymış bu sebepten stokke alan çoğu kişi bebeği 2 yaşına gelmeden baston pusete geçmek zorunda kalmış vs vs....

aynı zamanda 2.500 küsürlük fiyatıyla 1,5 seneden fazla kullanamayacağım bir arabaya yatırım yapmak çok mantıksız geldi...





üçüncü ve en güçlü favorimiz quinny buzz

quinny'i tercih etmemizin çok kuvvetli bir sebebi yoktu aslında, çevre sanırım bunda etkili oldu, diğerlerine göre daha derli toplu görünmesi, fiyat-performans açısından isteklerimizi karşılaması ve anakucağından sonra da uzun süre rahatlıkla kullanılabilecek olması bu araba da karar vermemize sebep oldu :)

düne kadar :)

dün okuduğum bazı forumlarda quinny'nin çok ağır olduğunu ve bebek uyurken sırt kısmının yatmadığını (görsellerinde yatıyor görünüyor ama) okuyunca bir anda arabadan buzz gibi soğudum :)



herşeyden önemlisi bebeğimin içinde rahat etmesi ve gün içinde çoğu zaman yalnız olacağımdan, tek başıma kullanım rahatlığı...

ayrıca quinny oturma kısmı çıkmadan katlanmıyordu da, bir anda arabanın bütün negatif özellikleri önümde sıralanmaya başladı :) ve bu sebeple alternatif bir araba arayışına başladım... en başından beri eşimin çok şık bulduğu ama benim çok beğenemediğim bir modele tekrar bakmaya karar verdim...

mamas papas urbo

aynı günün akşamı e-bebek mağazasına gidip arabaya bir kez daha bakmak istedim.
yeni kumaş renkleri bir harika, ayrıca tentesi bebek hiç güneş almayacak şekilde kapanıyor, önceden dikkat etmesekte bu da önemli bir özellik, araba çift yönlü kullanılabiliyor, tamamen yatar pozisyona gelebiliyor, bebek yatağında uyur gibi uyuyabilir :) ayrıca koltuğu üzerindeyken kapanabiliyor. quinny gibi tekerleklerini ve oturma kısmını sökmenize gerek yok...
maxi cosi ana kucağıyla uyumlu, ufak bir aparat ile takılabiliyor... arabanın itme kolu ve ön barı deri kaplı, diğer tüm iskeleti aluminyum ve çok sağlam...
kısacası çok beğendik. şuan kafamızı kurcalayan tek şey hangi renk alacağımız :)

lime


beyaz ve lime rekleri arasında karar veremiyoruz, tekstil malzemesi çok kaliteli. eğer hiç aklınızda yoksa bi gidin görün derim... ingiliz markası


bunun dışında deneyip beğendiğimiz bir başka marka inglesina oldu. fakat ben ne renklerini, ne de arabanın tentesini beğenemedim... bana göre tek avantajı açılıp kapanması çok pratik.

ha bu arada mamas papas'ın tentesi komple sökülüp yıkanabiliyor, diğerlerinde böyle bir özellik varmıydı bilmiyorum... fiyatı şuan e-bebek'te maxi cosi ile beraber 1230 tl civarında... fiyat açısından da diğerleri arasından sıyrılıyor... ayrıca e-bebek'te şuan devam eden 1000 tl ye 250 tl, 1500 tl ye 500 tl hediye çeki kampanyası bir harika :)

bu arada belirtmeden geçemeyeceğim bir başka model bugaboo bee sürekli heryerde gördüğüm bu arabanın ne özelliği var açıkçası çok merak ediyordum... inanın satış temsilcisi arkadaş ilk gösterdiğinde şu ucuz arabalardan biri sandım... üstelik görünüş bakımından hiç estetik değil... tekerlekli sandalye havası var. ön barı yok ! artı özelliklerinin hepsi mamas papas ta mevcut zaten... bence arabanın ön barının olması önemli, her ne kadar e-bebek teki küstah satış temsilcisi hiç gerek yok dese de, okuduğum forum ve bloglardan anladığım kadarıyla ön barı olmayan arabalar çocuklar için çok ta güvenli değil 

 işte bizim tercihimiz böyle,

siz hangi arabaları tercih ettiniz ??

not: ben bu yazıyı yazdığımda e-bebek'te bu ayın 31'ine kadar devam edeceği yazan kampanya, arabayı almaya karar verdiğimiz gün kaldırılmıştı... netice de oraya bir tarih yazılıyor değil mi ? madem kafaya göre istedikleri anda kampanya bitirebiliyorlar bu tarihleri yazmalarının ne anlamı var çözebilmiş değiliz... 

sonuç itibariyle e- bebek bu konudaki güvenimi sarstığı için, bu ve buna benzer bir çok bebek alışverişimi oradan yapacakken benim adres değiştirmeme sebep oldu. şimdi yine aynı arabayı bir başka firmadan almaya karar verdik...

20 Ağustos 2013 Salı

25. hafta rahim ağzı yetmezliği ve erken doğum riski



25 hafta bize çok hoş olmayan bir süprizle geldi...

cumartesi günü bebeğimizin 4 boyutlu ultrason randevusu vardı ve çok heyecanlıydık, onu renkli ve daha net bir şekilde görebileceğimiz için.

gördük :)

böyle bir duygu yoğunluğunu hamileliğimin başından beri yaşamamıştım. gözlerim doldu anında... bebeğim plesantaya yastık gibi yaslanmış masum masum yatıyordu, öyle güzeldi ki. ultrason boyunca onun sağlıklı olması için dua edip durdum... bütün organlarına tek tek bakıldı, ben her seferinde "allahım lütfen, sağlıklı olsun lütfen" diye içimden geçirdim... çok şükür sağlıklıydı, kilosu boyu herşeyi gayet iyiydi...

ama benim malesef rahim ağzımda kısalma (rahim ağzı yetmezliği) varmış. ultrasonu çeken doktor bilgi vermiyor sadece rapora yazıyordu, gebelik takibi yapan doktorumuza göstermemiz gerektiğini biz de biliyorduk. fakat bunun ne derece önemli olduğunu farkettiğimiz anda, önümüzdeki cumartesi olan randevuyu beklememeye ve farklı bir doktorun da görüşünü almaya karar verdik... dün apar topar başka bir doktordan randevu alıp ona göründük (nasıl olsa cmts günü de kendi doktorumuz görecekti) bize yabancı bir doktor değildi zaten. raporları okuduktan sonra durumun ne kadar ciddi olduğunu, fakat sakin olmamız gerektiğini çoğu aynı durumdaki gebenin ilaç tedavisi ve istirahatle miyadında doğum yaptığı anlattı...

rapor vermek istedi ama çok yorucu bir işim olmadığını evde de olsam aynı ölçüde efor sarfedeceğimi söyledim, o da çok yorulmadan kendimi hırpalamadan ve ani hareketlerden kaçınarak çalışmama onay verdi, fakat bu demek değilki durumu atlattık... 10 gün sonraki kontrolde bir kez daha ölçüm yapılacak ve durum iyiye değilde kötüye gidiyorsa mecburen rapor verecek... ve hamileliğin geri kalanını yatarak geçireceğim...

doktor herşeyi detayıyla anlatınca biraz daha rahatladık, riskli gebelik grubundayım, her an doğurma ihtimalim var ama kontrol altındayım. ve kontrollerde riskin yükseldiği anda bebeğin doğarsa yaşayabilmesi açısından ciğerlerinin gelişmesi için iğne olacağım.

2 gün benim için işkence gibi geçti... kendimi herzamankinden farklı hissetmiyorum. fiziksel olarak çok rahatım. sadece son bir kaç haftadır kasıklarımda oturup kalkarken ve yataktan kalkarken bir ağrı oluyordu... bunu üşütmeye bağlıyordum ama tamamen rahim ağzı yetmezliğindenmiş... ben başından beri ufak tefek ağrıları önemseyen kafaya takan biri olmadım fakat bazı ağrılar önemsenmeliymiş.

daha 2 yazı önce az kaldı daha bebeğimin tekmelerinin tadını çıkarmadım diyordum da başıma böyle birşey geleceğinden habersizdim...

bu hafta sonu şeker yükleme testim var, o testi yapacak doktor (önceki doktorum) neler diyecek ona göre bundan sonra kiminle devam edeceğime karar vereceğim... çünkü eğer bu sorun benim doktorumun ihmali yüzünden şimdiye kadar farkedilmediyse şans eseri bu zamana kadar gelmiş olabiliriz ki bunun düşüncesi bile korkunç... 

herşey için en hayırlısı olsun... yiğit oğlum acele etmesin, zamanında tam bir yiğit gibi gelsin aramıza. şuan tek ve en çok istediğim şey bu...

dualarınızı esirgemeyin...



14 Ağustos 2013 Çarşamba

hamile yastığı


hamilelliğin ilk günlerinden beri gece uykularım sorunlu. ilk zamanlar mide bulantıları sebebiyle, şimdi ise sürekli yüzüstü yatan bir insanın hep aynı pozisyona yatmasından kaynaklı ağrılar sebebiyle.

gece yarısı kolum uyuşmuş, kulağım ağrımış vaziyette uyanıyorum :) herkesin kulağı benimki kadar hassas mı bilmiyorum ama ben direk kulağımın üzerine yatınca bir süre sonra müthiş bir şekilde ağrıyor :) aynı şey kolum ve bacaklarım için de geçerli tabi :) rahatsız bir insanmışım demek onu anladım hamilelikte :) vücut ağırlaşmaya başladıkça gece sağa sola dönmem de zorlaştı, ve her dönmek istediğimde uyanmam, uykumun gecede 100 kere bölünmesine sebep oluyor :/

geçen gün arkadaşlarla toplandığımızda (onlar doğum yapmış arkadaşlar) bu sorunu konuşunca, içlerinden biri hamileyken aynı sıkıntıları yaşadığını ve sonunda hamile yastığı diye birşey aldığını, çook memnun kaldığını, ama artık doğum yaptığı için ihtiyaç duymadığını ve bana verebileceğini söyledi...

henüz karnım çok büyük olmamasına rağmen, bu kadar uyku problemi yaşamam ileriki zamanlar için gözümü korkuttu hemen kabul ettim...

başta hemen kullanacağımı sanmıyordum aslında, bu yüzden yaklaşık bir 10 gündür yastık ortalarda dolanıyor :) yastığın kılıfını yıkadım, takarken "bi deniyim ben şunu" dedim ve...

bu sabah yataktan zorla kaldırıldım :)

gece sadece tuvalet için kalktığımı hatırlıyorum...

yastık müthiş rahat, oturarak çalışmadan kaynaklı son 1 haftadır tüm sıkıntılarıma bel ve kuyruk sokumu ağrısı da eklendi, ama bu gece yastığın bel desteği sayesinde hiiiç hissetmeden uyumuşum...

tek dezavantajı yatakta biraz yer kaplaması :) 

yastığı ilk gördüğümde "ben bunun içinde pişerim" diye düşünmüştüm. biliyorsunuz hamile olunca sıcağı 10 kat fazla hissederiz :) ama öyle bir sıkıntı yaşamadım....

bendeki yastığın markası shuma, modeli comfy...

fiyatı 1 yastık için biraz fazla evet ama rahat bir uykuya paha biçilmez, hele ki doğumdan önce ! :)

bu kadar vermek istemezseniz aslında kendinizde yapabilirsiniz... çok zor görünmüyor...

yastığı şu siteden temin edebilirsiniz....

tatlı uykular :)

7 Ağustos 2013 Çarşamba

23. hafta ONUN ARTIK BİR ADI VAR :)



zaman çok mu hızlı geçiyor ??

23 hafta geçmiş bile ! ve geriye kaldı 17 hafta !

daha yapılacak tonlarca şey var... daha oğlumun tepiklerinin tadını çıkaramadım... daha doğuma hazır değilim :S

ilk hamile olduğumu öğrendiğim gün daha dün gibi :)
geçen hafta doktor kontrolümüz vardı, herşey gayet yolundaymış. 500 gr olmuş oğlum :) kocaman göbeğini ve messi bacaklarını çok sevdik... :)

bayramdan sonra da detaylı ultrasona gireceğiz :) çok heyecanlı, babamız uzun bir aradan sonra ilk kez görünce ne kadar büyüdüğüne inanamadı :)

biz hala rüyada gibiyiz, birbirimize bakıp bakıp gülüyoruz :)

bu hafta beni en çok zorlayan ayakkabılarımı bağlayamamak oldu :/ eğilip kalkmak gerçekten zorlaşmaya başladı...ve aşırı yorgunluk. malesef çok fazla ayakta kalamıyorum... kendimi eylül sonunda işten ayrılmaya programlamıştım ve zaman azaldıkça mutlu oluyordum. bunu söylemek için insan kaynaklarıyla görüştüğümde doğum iznine kadar çalışmamın benim açımdan iyi olacağı söylendi. ben işten temelli ayrılacağım için doğum iznini beklemeye niyetli değildim... bu arada doğum iznime ekimin 2. haftası çıkacağım... konuştukça mantıklı geldi evet ama birden tarih 2,5 aya çıktı :/ şimdi yine sabahları oflaya poflaya kalkıyorum...

23. haftanın bir armağanı olarak ta, ayak şişmesiyle tanıştım, malesef çalıştığım zaman uzun süre sandalyede oturunca ayaklarım birer somun ekmek gibi oluyorlar :( neyse ki yorgunlukla alakalı olduğuna eminim çünkü eve gidip uzanır uzanmaz normale dönüyorum :)

bebito doğduktan sonra bir süre çalışmayı düşünmüyorum... bunun bir sürü sebebi var, ama en önemli sebep onunla beraber öğrenmenin tadını çıkarmak :)

sıkılacaksın, zorlanacaksn, ev hayatına alışık değilsin, çalışmak isteyeceksin vs gibi yorumlara kulaklarımı tıkadım. bunların hiçbirini inkar etmiyorumki zaten. hem kolay olup hem güzel olan ne var ki ? çalışmanın evde çocuk bakmaktan daha kolay olduğunu da biliyorum.ama ben zor ve en güzel olanı istiyorum...

evet çok zorlanacağım, çünkü yakınlarımda bana yardım edecek kimse yok

evet zaman zaman çok sıkılacağım çünkü yaşadığım yerde bi çıkıp hava alayım diyebileceğim bir ortam yok !

evet ev hayatına alışık değilim, ama zaten amacım sonsuza dek evde oturmak değil, ve inanın çalışmaktan o kadar yoruldum ki, geride bıraktığım iş için kahrolacağımı hiç sanmıyorum :)

evet çalışmak isteyeceğim, bu çok normal değil mi ? zaten oğlum bana daha az ihtiyaç duymaya başladığında kös kös evde oturmak hiç bana göre değil !

ama şunu düşünüyorum ;

dünyaya bir bebek getirmek zaten tüm bunları göze almaktı benim için. onun bana en fazla ihtiyaç duyacağı zamanlarda yanında olmak istiyorum. onunla öğrenmek istiyorum, tıpkı annem gibi ona emek vermek istiyorum... ilklerini gözlerimle görmek her anın tadını çıkarmak istiyorum... onun herşeyin ilkini benden öğrenmesini istiyorum, başkasının yetiştirmesini değil

doğumdan sonra işe dönenlere ve ya dönmek zorunda olanlara saygım sonsuz. Bu benim tercihim.

bu arada bebitomuzun ismine karar verdik :) birsürü isim düşünüp vazgeçmiştik, hiçbiri tam olarak içimize sinmiyordu. ben çok yeni moda olmuş isimlerden istemiyordum, erkek olduğu için isminin bir ağırlığı bir karizması olsun istiyordum. biraz da eskimeyen bir isim olsun...

aral, arhan, alp düşündüğümüz isimlerdi

ama en güçlü aday HÜR gibi görünüyordu...

hem ülkenin içinde bulunduğu durumdan, hemde anlamını çok sevdiğimden "hür" bana çok sıcak geliyordu, fakat söylenişi bu kadar zor bir ismi koymakta endişelerim de vardı, neticede oy birliği ve yaşlı gözlerle hür'den vazgeçtik.

bir gün eşimle evde dizi izlerken birden daha önce hiç dile getirmediğim ama oldum olası çok sevdiğim o ismi söyleyiverdim "yiğit"

eşimle birbirimize baktık ve "evet işte bu" dedik... hiçbir tereddüte düşmedik, hem anlamını, hem söylerken verdiği hissi, hemde çevrenin olumlu tepkilerini sevdik....

o günden beri oğlumuz artık YİĞİT :)

onu artık yiğit oğlum diye seviyorum :)

bu arada oğlumuzla ilk bayramımız :) ve biz size hayırlı bayramlar diliyoruz

sinem, erbil ve yiğit :)

1 Ağustos 2013 Perşembe

kışa hazırlık

örgü en sevdiğim faaliyetlerden biridir. hele ki minik minik bebelere örülen herşeyi çok severim... kış geldi mi örecek birşeyler bulurum mutlaka, yeğenime ve bir arkadaşımın bebeğine battaniye, küçük patikler vs... ama hiç kendime örmemiştim...

şimdi bir battaniye de bizimki için başladım :) hem deşarj oluyorum hemde bitince kendimle gurur duyuyorum :) 

aslında daha güzel şeyler yapmak istiyorum ama o kadar usta değilim...

bizim oğlan kışın doğacağı için internetten "belki yapabilirim" düşüncesiyle biraz bere modeli araştırdım :) 

 


bu modele bayıldım ama sanki kız çocuğu olanlara daha uygun



keşke ikisini de örebilecek kadar yetenekli olsam


işte benim favori modellerimden biri
 

 ve bu da


 itiraf ediyorum bunun içindekini daha çok sevdim


 belki bunu yapabilirim basit görünüyor :P

kullanışlı mıdır değil midir bilmem ama ben seviyorum el emeğini :)


29 Temmuz 2013 Pazartesi

!!!

şuan blogumu sorgular durumdayım... çünkü göbeğimi sergiliyorum ve bu, biliyorsunuz ki hiç hoş değil ! rezil kadının tekiyim... oğlum doğduğunda benden utanacak ! 

ayrıca sokağa da çıkıyorum ve korkarım tatile de giderek bunu daha içinden çıkılmaz bir hale getirdim....

aman allahım nasıl utandım şuan anlatmam mümkün değil !

biri televizyonda çıkıp "hamile kadınlar dışarı çıkmasın ! gezmesin, hava almasın !" diyene kadar yaptığım şeyin ne kadar rezil olduğunun farkında değildim....

bu günden itibaren sokağa çıkmamaya, nefes almak için dahi olsa kapıdan adım atmamaya, doktor kontrolüne gitmemeye ve çalışmamaya karar veriyorum....

tüm bunun karşılığında tabiki o açıklamaları yapan beyefendi bana, doğurup göbeğim ortadan kalkana kadar ;

- işe gidemediğim için alamayacağım maaşımı
-doktorumun bol bol yürü demesine rağmen dışarı çıkmaya iznim olmadığı için eve bir yürüyüş bandını
- evde olduğum süreçte ödenecek sosyal güvencemi
-e dışarı çıkamayacağım için doktorun düzenli olarak eve gelmesine karşılık ücretini
-bebeğimin sağlığı açısından almam gereken güneş ışığını
-9 ay eve hapis olmuş biri için bozulan psikolojisini tamir edecek psikiyatr ve psikoloğu
- doğum için eve kurulacak her türlü tıbbi donanımı
- evde olduğum süre içerisinde hiçbir yakınımı göremeyeceğim için (onlarında göz zevkini bozmak istemem çünkü) evde yeterli sevgi ve sosyal ortamı 
- evde yalnız olduğum anlarda, dışarı çıkılması gereken acil durumlarda görevlendirmek üzere bir görevliyi

sağlayacaksa sorun yok !

2 günden bahsetmiyoruz, kimse göbeğini açıp sokaklarda gezmiyor, siz ve size yandaş çıkan birkaç geri kafalı, sapkın beyinlinin ne düşüneceği emin olun umrumuzda değil !

ben dünyaya bir insan getireceğim !

bu ne utanılacak birşey

ne de abartılacak birşey

her anne için kendi gebeliği özel, sıradan bir insan için önemsiz...

size ne !

siz neden bu kadar dert edindiniz ! sokakta hamile birini görünce aklınıza gelen her ne ise, bu biz hamilelerin değil sizin ayıbınız !

biz ise sokakta bir hamile görünce onun yaşadıklarını tahmin ederiz, hassasiyetini biliriz, ona karşı, tanımasak dahi bir sevgi ve şevkat duyarız. sizin gibi iğrenmeyiz tiksinmeyiz...

şimdi bir oturup düşünün, hangimiz daha iğrenciz !

19 Temmuz 2013 Cuma

baby room

ben dekorasyon işleriyle uğraşmaya bayılırım... bu hele ki bebek odası ise daha da zevkli... ama bence türkiye bebek odası dekorasyonu konusunda çok tekdüze... 

bu işi bir bilene bırakmak istediğinizde ise inanılmaz uçuk rakamlar ortaya çıkabiliyor...

mesela dönemsel moda olan şeyler var ve farklı birşey istediğinizde ayvayı yiyorsunuz... 

örneğin ben artık beyaz bebek odası görmek istemiyorum... tamam beyaz en güzeli, en kolay kombin edileni, en zarifi, en romantiği, vs vs ama beyaz istemiyorsanız seçenek yok malesef :/

hayalimde başından beri başka bir renk vardı, ve sonunda o renge karar verdim... sarı ve taş rengi... bu iki rengin kombinasyonuna bayılıyorum... 

sarı mobilya bulmak tabiki kolay olmayacaktı ama bunun çözümünü bebek odasını mobilyacıya yaptırıp istediğimiz renge boyatmakta bulduk !

şimdi işin en zor kısmına geldik... bizi anlayacak mobilyacı bulmaya :)

neyseki elimizde bir seçenek var... yaptırmaya karar vermeden önce gidip görüşeceğiz eğer aklımıza ve bütçemize uygunsa şimdilik kombinasyonumuz sarı ve taş rengi :) şuanda internetten örnekler toplayıp duruyorum... sizinle de paylaşıp fikirlerinizi almak ve hatta fikir vermek istedim...

eğer olurda değişik dolap kulpları satan bir yer bulursanız beni de haberdar edin olur mu ?

şimdi görsellerle sizi başbaşa bırakıyorum :)