9 Ocak 2014 Perşembe

YİĞİT NASIL DOĞDU ?

KONTROL SABAHI


  30 kasım sabahı 40. hafta kontrolüne gitmek için evden çıktık.. sanırım saat 07:30 falandı... hava feci soğuk ve arabanın camı buz tutmuştu... bir süre camla uğraştık....
doktorumun dediği gibi ilk kontrole ve aç karına hastaneye yetiştik...
o her ihtimale karşı hazırlıklı gelmemi söylediyse de, ben doğuracağıma hiç ihtimal vermiyordum, kafamda bazı planlar yapmıştım ve ona göre karar verecektim... ama o gün doğurmayacaktım...
  son hafta bir umut normal doğumun başlamasını beklemiştik... o haftaya kadar yasak olan ne varsa son hafta hepsini yaptım... yürüyüş, temizlik, hareket vs.... ama hiçbir gelişme olmadı....

3 seçeneğimiz var dedi doktorum

1- artık beklemek istemiyorum dersen hemen bu gün sezeryan
2-biraz daha bekleyelim dersen 41. haftaya kadar bekleyebiliriz
3- tamam beklemek istemiyorum ama normal doğum istiyorum dersen suni sancıyla doğumun başlamasını bekleyebiliriz...

suni sancıya karşıydım nedense, saatlerce sancı çekip yine sezeyana girme ihtimalim yüksekti.. onu direk eledim.

41. haftaya kadarbeklemenin bazı riskleri de vardı suyum azalıyordu artık... ve bunun bile sonu sezeryana çıkabilirdi...

evet en başından beri hiç istemesemde sezeryan olacaktım sanırım.. ama o gün hazır değildim...

son günler fiziksel olarak çok zor geçmişti, artık 5 dk bile yürüsem km lerce yol yürümüş gibi nefes nefese kalıyor ve feci ağrılar hissediyordum... ayrıca yiğit artık içeride yeri azaldığından kaburgalarıma baskı yapıyor ve çok şiddetli kaburga ağrıları çekiyordum... ama tüm bunlara rağmen doğum anını canlı canlı yaşayamamak beni çok üzüyordu.

yine de belki sancılarım başlamıştır ümidi ile nst ye girmeye karar verdim... hem orada düşünme fırsatım olacaktı...

nst ye girer girmez annemi aradım...

telefonda bir süre ağladıktan sonra annem 'eğer karar verdiysen beklemek seni daha çok gerecek, biz hazırım dediğin anda yanında olacağız' deyincecesaretimi topladım ve eşimi içeri çağırıp kararımı söyledim...

ODAYA YERLEŞME

zaten son bikaç aydır herşey hazır arabada bekliyordu, hastane çantam, süsler vs...

503 numaralı odaya çıktık, hemen herkes gelmişti, oda süslenmeye başlandı,apar topar haber verdiğimiz hastane fotoğrafçısı geldi... hastanemiz kuralı gereği dışarıdan fotoğraf.ı kabul etmiyordu...

daha çok zamanım vardı

2 hemşire geldi ve beni giydirmeye başladılar, sanırım ilk kez birileri beni giydiriyor diye düşündüm, komik geldi...mavi arkası açık bir geceliği üstüme giydirdiler.
başka bir hemşi,re elimin üzerine damar yolu açmaya çalışıyor, bir diğeri tansiyonumu ölçüyor, biri kiloma bakıyor, bir diğeri elindeki forma bana sorduğu soruların cevaplarını yazıyordu...

derken içeri anestezi uzmanı geldi, doğum şekline karar vermek için... ben kesinlikle epidural istemiyordum... beni ikna etmek için bi süre konuştu ama kararlı olduğumu görünce genel anesteziye karar verip odadan ayrıldı...

bizbize kalmıştık... birkaç kare resim çekildik biraz endişeliydim... 

ama daha zamanım vardı

odamın kapısı açıldı ve birkaç kişi ellerinde sedyeyle geldiler... 

AMELİYATHANE

sedyeyi görünce hemen herkesin ağzından aynı şey çıktı 'nee hemen mi'

beni sedyeye yatırdılar, üstümü örttüler ve o anda dünyadaki herkes, herşey flu olmaya, yüzüme bakan ve bana cesaret vermeye çalışan herkese, eşime, anneme ve diğer herkese hiçbirşey diyemeden ağlamaya başladım... kendimi tutamıyordum, ağlamak istemiyordum ama olmuyordu, eşime bakıyordum, o da ağlıyordu, o esnada beni taşıyanlardan biri ' buradan sonra sizi alamıyoruz' diyerek herkesi bir kapının arkasında bırakarak beni bir koridordan ameliyathaneye götürdü... en son birbirimize el salladık...

hayatımda hiç ameliyathane görmemiştim.. bir yandan ağlıyor bir yandan etrafa bakınıyordum... biri yanıma gelip ' annemiz neden bu kadar endişeli' dedi... hiçbirşey diyemedim... beni sedyeden ameliyat masasına aldılar. 8-9 kşilik ekibin hepsi erkekti 'hiç kadın hemşire yok mu' diye içimden geçirdim... o esnada biri ayaklarımı bağladı 'neden ayaklarım bağlanıyor' diye geçirdim içimden

ondan sonra bütün sorular ardı ardına kafamda çınlamaya başladı
-doktorum nerede?
-anestezi uzmanı gelmedi mi ?
-bunların hepsi neden erkek ?
-fotoğrafçı doğuma girmeyecek mi ?
- neden herkes gözlerimin içine bakıyor ?
- doktorum nerede ?

tam o esnada odamda bana kendini tanıtan bebek hemşiresi içeri girdi ve bana bakıp gülümsedi, sanki yıllardır tanıdığım biriymiş gibi mutlu oldum, hemen arkasından anestezi uzmanı ve doktorum geldi...
doktorum gülümseyerek birşeyler söylerken ben sadece anestezi uzmanının dediğini duydum...

'sinem hanım birazdan uyuyacaksınız...'

'ama nasıl olur ki hiç uykum yok' diye düşünüyorum...


UYANIŞ

sanırım hayatının en güzel anı neydi diye sorsalar hiç düşünmeden defalarca 'o an' diyeceğim


'sinem hanım beni duyuyor musunuz ?'
'sinem hanım bebeğiniz çok güzel'
'hepimiz çok şaşırdık, çok tombik bi bebek'
'bebeğiniz çok güzel 4 buçuk kilo vardır'

tüm bunları duyarak bir uykudan uyanmak dünyanın en güzel uyanışı olmalı...

doktorum doğuma girerken son kontrolde bebeğin 3,500 kadar olduğunu söylemişti... 'ama başı çok aşağıda bu ölçüm doğru olmayabilir' demişti... ben hep onun altında bekliyordum.. üstünde kesinlikle değil...
bu yüzde doktorumda dahil tüm ameliyathane çok büyük olmayan karnımdan bir tosuncuk çıkmasına şaşırmıştı haliyle...

bitmişti işte !

9 ay boyunca yaşadığım tüm o korkular sona ermişti, bebeğim doğmuştu sağlıklıydı... şükürler olsun...

'su' diyebildim.

su yasaktı haliyle, dudaklarımı ıslattılar sadece.

beni tekrar sedyeye alıp dışarı doğru götürdüler. kapı açılır açılmaz annemi ve eşimi gördüm.. ağlıyorlardı ama yüzlerindeki ifade mutluluktan olduğunu gösteriyordu... 

eşim 'oğlumuz çok güzel' dedi

annem 'sinem çok güzel bir bebeğin oldu' dedi

'nerede'diye sordum.. onu yukarı giydirmek için çıkarmışlar...

asansörden çıktık herkes yanıma koştu, herkes bebekten bahsediyor, ağlıyor, gülüyordu, herkes çok mutluydu.. odaya girince 'şimdi biraz canınız acıyabilir' diyerek beni sedyeden yatağıma aldılar.

hiçbir acı hissetmedim... aklımda tek birşey vardı çünkü... yiğit...

odamın içine güneş doğdu birden... mis gibi kokusuyla koynuma bir süt kuzusu verdiler... öyle güzeldi ki...

gözyaşları tutmak ne mümkün... kokladım onu uzun uzun kokladım... ancak cennet böyle güzel kokabilir

ne kadar ağladım bilmiyorum... çok ağladım... son 5 ay kendimi ne kadar sıktıysam ona zarar vermemek için ne kadar güçlü olmaya çalıştıysam, yiğiti gördüğüm anda hepsini özgür bıraktım hislerimin... oğluma bakıp bakıp şükrettim... 

işte o sesini, ellerini, ayaklarını, ağlarken yüzünün aldığı ifadeyi merak ettiğim küçük adam artık yanımdaydı...

8 yorum:

  1. Offf beni de aglattin saglikli mutlu uzun yillariniz olsun Allah sizi hic ayirmasin..

    YanıtlaSil
  2. Off bogazim düğümlendi.gozyaslarimi tutamadim.allah sizi yigitten ayirmasin.

    YanıtlaSil
  3. Karate Kid hoşgelmiş !
    Mutlulukla, sağlıkla, adıyla büyüsün.
    not: Tanıdığım tüm Yiğit'ler cidden tosun yalnız. Benle aynı yaştaki kuzenim mesela, hep benim 2 katımdı. Şimdi 1.90ın üstünde 3 katım filan. Şişman değil üstelik.
    Daha tadı çıkarıla çıkarıla geçirilecek uzun yıllar var ama bakalım ufaklık 24 yaşında nasıl görünecek... =))

    YanıtlaSil
  4. Hiç unutulmayacak anlar işte, geri sar izle asla bıkmayacağın...Allah sizi birbirinize bağışlasın!

    YanıtlaSil
  5. mail adresinizi göremedim nedir acab?

    YanıtlaSil
  6. Ahh canım benim ne kadar güzel anlatmışsın her kelimene aşkla katılıyorum.Gerçekten müthiş bir duygu!

    YanıtlaSil
  7. Sinem hanim sizin hamileyken rahim ağzı yetmezligi niz varmis 25 haftalarda öğrencisinin. Bir Tedavi uygulandığı şimdi bende 24 hafta dayım ve bendede rahim ağzında kısaltma başlamış ve korkuyorum

    YanıtlaSil

teşekkür ederiz !